30 Kasım 2012 Cuma

EN İYİ AÇILIŞ SAHNELERİ - 2


En iyi açılış sahneleri volume 2

Trainspotting 

Trainspotting kısa süre içerisinde unutulmayacak kült bir filme dönüştü. Yine film kadar  hayattaki seçimler üzerine harika bir monolog sunan ilk sahnesi de resmen harikulade.






Vertigo

Geçtiğimiz yıl American Film Institute’un  en iyileri listesinde bir numara olan Yurttaş Kane’i tahtından indiren estetik, senaryo ve devasa altmetinler barındıran Vertigo’nun giriş sahnesi de unutulmazlar arasında. Çağdaşları gibi hikayenin serim bölümünde serince bir giriş yapmayan alev alev yanan bir giriş yapan usta Hitchcock dolly zoom dediği ve yükseklik korkusu hissini kamera ile seyirciye hissettirebilen dahiyane bir tekniği de sinemaya kazandırmış.





The Fall

Masal kavramını iliklerine kadar yaşatan görsel başyapıt The Fall’un Beethoven’ın 7 nci senfonisinin devasa gücünü de arkasına alarak daha ilk dakikadan tüyleri ürpertmeye başlatan eşsiz girişi.





Snatch.

Gelmiş geçmiş en hınzır suç filmlerinden biri olan Snatch. İşler sarpa sarmadan hemen önce kafa Doug’ın kafasıyla açılan giriş sahnesi de sanırım en eğlenceli introlardan bir olsa gerek. Zaten “My name is Turkish” diye başlayan bir filmin Türklükle alakasız olsa da milletimiz için şok edici bir giriş olacağını da belirtmek gerek.




Mission Impossible 3 

Hadi daha gençlik zamanlarımda ilk filmini izlerken adamın dev bir oyuncu olduğunu tahmin ettiğim Philip Seymour Hoffman’ı bir kenara bıraktım tek bakabildiğim hayatının en iyi performansını sunan Tom Cruise. Devamı pek iyi olmasa da bu sahnenin etkileyiciliği de netice itibarıyla daha çok oyunculuklar üzerinden gitse de zıpkın gibi bir girişi vardı.





Dangerous Liasions 

Neden olduğunu pek anlamasam da dandik prodüksiyon Muhteşem Yüzyıl da dahil olmak üzere bir dönem filminde zenginlik, cool’luk ve ihtişam şovları olması gerekenden kat be kat daha fazla ilgi çekiyor. Bu trendi en iyi yansıtan girizgâh da Stephen Frears’ın kaliteli dönem filmi Dangerous Liasions’ın ilk sahnesidir herhalde.





Citizen Kane 

Gelmiş geçmiş diye başlayan listelerin gediklisi Orson Welles’ın Yurttaş Kane’idir. Dönemindeki korku filmlerinde bile olmayan ürkütücülükte gizemli bir şekilde yavaş yavaş yatağında ölmeyi bekleyen Kane’in neredeyse ağzının içine kadar girerek o bilmeceyi duyarız. “Rosebud”. Bir biyografik başyapıta giriş de en güzel bu merakı celbederek olurdu sanırım.




Cube

Hala üzerinde tartışmaların devam ettiği gizemli bir senaryoya sahip filmin devam filmleri çekilse de ilk filmin kafa karıştırıcı klostrofobisine ulaşabilen yok. Filmdeki giriş sahnesinde de küple toplumu sınamadan önce bireyin sınandığı o acayip sekans için buyurun. Sonradan Ghost ship, Resident Evil, No Escape,13 Ghosts, Underworld, Slither, Equilibrium, Final Fantasy 2, Hellraiser: Hellworld, ve My Bloody Valentine 3D filmlerine de öncülük yapacak o meşhur "cut slide" sahnesi.





Jaws

Sonraki yıllarda bıktıracak kadar taklidi yapılan filmlerden biri de Jaws’tır herhalde. Gerilim dolu giriş sahnesi de hafızalardan silinecek gibi değil.




Goodfellas

Martin Scorsese’nin en iyi ve en ağır filmlerinden biri olmasının yanında, gerçek mafya temsilcileriyle yapılan röportajlarda bu kirli dünyayı da en iyi anlattığı ifade edilen başyapıtı Goodfellas’ın yorgun giriş sahnesi de film için izleyiciyi ısıtan harika bir giriş sahnesidir. Bu vahşi sahnenin sonrasında gelen Tony Bennet - Rags to Riches’da bu sahnenin ardından gelen kolonya gibi ferahlatmaktadır resmen.




Bitti mi?

Hayır bitmedi daha onlarca film geliyor harika giriş sahneleri olan ama 20 ile sınırlandırmak istedim. Yine de aklıma gelenlerden birkaçını şöyle sıralayayım.

Bond’a yakışan bir girişle “Goldeneye

8 dakikdan fazla hiç kesilmeyen devasa bir tek plan sahnesiyle “The Player

Evrendeki en genç çocuğun öldüğü haberinin gözyaşlarıyla izlendiği bir kafede yaşanan sürpriz patlamayla “Children of Men

İnsanlığa ve evrime dair en derin felsefi manifestolardan biri ile başlayan “2001:A space Oddyssey

“The Good The Bad The Ugly” ile benzerlik kuran ve Nazi subayının dehşeti ile gerim gerim geren girişiyle. “Inglourious Basterds

Büyüleyici ve gerçekçi bir takip sahnesiyle “Drive

Yarım saat süren Normandiya savaşıyla tüyler ürperten “Saving Private Ryan

Beş dakika boyunca sadece ağlayan bir Natalie Portman göstererek nasıl film yapılırmış bize anlatan Amos Gıtai filmi "Free Zone"

Ve,

Antichrist
Godfather 1-2
Night of the living dead
Fight Club
Indiana jones raiders of the lost ark
Ghost ship
Apocalypse now
The prestige
In the name of the father
City lights
...


EN İYİ AÇILIŞ SAHNELERİ - 1

Skyfall'un dillere destan giriş sahnesinin ardından tekrar aklıma geldi. Aslında filmlerin ilk sahneleri hem filme yapılan girizgâh açısından hem de filmin ruhunu, izini, tonunu tanıtması ve izleyiciyi sarıp sarmalaması bâbından çok önemli. Bu önemin farkında olan yönetmenler çarpıcı veya bir şekilde unutulmaz başlangıçlar yaparak sinema tarihinde unutulmaz hatıralara imza attılar. Aklıma gelen onlarca giriş sahnesinden örnek yirmisini sıraladım. Tamamen subjektif olsa da ortak görüşün de olduğu bazı sahneler eminim ki çıkacaktır. Buyrun:

(Bazı rahatsız edici sahneler bulunabilir. 18 yaşın altındaki kişiler için uygun olmayan içerik için uyarayım.)

The Usual Suspects

Sürpriz son akımının en unutulmaz örneklerinden birisi olan bu suç başyapıtında giriş sahnesinde görünenler  çaresizce son sigarasını kibritlerinin tamamını yakarak kutlayan bir karakterin fiilini, kontrolün kimde olduğunu en aşağılayıcı ve en kirli şekilde gösterircesine engelleyen bir efsane kötü adam. Gerek ortam gerekse sahnenin çiğliği ile görkemli ve kuşatıcı bir başlangıç.





Casino

Alfred Hitchcock'un meşhur bir dersi vardır. Filmde masanın altında bir bomba varsa ve bunu hemen patlatırsan seyirci şok olur ve bu seyirci için güzel bir sürpriz olur. Ama o bombayı patlatmazsan bu da iyi bir gerilimdir. Bu sahne kesinlikle bu dersi almış birinin ilk yolu tercih etmesiyle olan bir sahne. Kabak gibi bir de film hatası var ama olsun. Hatasız kul olmaz. Youtube'da her aranan bulunamadığı için kısa versiyonunu bulabildim. Üzgünüm




Lord of War

Listede zayıf ama giriş sahnesi etkili filmler de var. Bu da bunlardan biri. Kısaca bir kurşunun içler acısı hikayesi diyebiliriz.





Persona

Bazı filmlerden bahsetmeye dahi korkuyorum. Çünkü derin bir şiir gibi. Ingmar Bergman'ın Persona'sı da bunlardan biri. Farklı ve zengin okumalara fazlasıyla açık olan bu filmin giriş sahnesi de yine muhteşem ve anlaşılması oldukça güç bir sahne.




Wristcutters: A love Story

Başyapıt olmasa da çok ilginç ve fantastik bir romantizm timsali olarak izlemeyenlere tavsiye edebileceğim film giriş sahnesiyle yine seyirciyi ters köşeye yatıranlardan. Tom Waits farkıyla hem de...



A Clockwork Orange

Sert bir müzik, gerçeküstü bir ortamda alışılmamış bir kıyafetle gelen sert bir bakış, yıpranmış bir argo ve akıllara zarar bir mekanda süt içen bir çete. Yok gerçekten anlatılamıyormuş. En iyisi izlemek.



Narc

Yine kuvvetli olmayan filmlerden biri. Ama öyle bir giriş sahnesi var ki kısa süre içerisinde izleyicinin kanını dondurabilmeyi başarıyor.


Touch of Evil

Orson Welles'ın efsane Yurttaş Kane'inden sonraki en iyi filmi. Başrolünde Charlton Heston'ın oynadığı filmin giriş sahnesinin en önemli özelliği üç buçuk dakika boyunca hiç kesme yapmadan crane kamera ile sokak boyu havadisi yaşatan öncü bir usulü bizlere sunması. Kesmenin ilk yapıldığı sahne de zaten başlı başına efsane. Sonradan Robert Altman bu tek plan çekimi The Player'da sekiz dakikalık bir sahnede gerçekleştirmiştir. İzlememiş arkadaşlar için o filmi de antiparantez tavsiye ederim.




The Dark Knight Rises

Çoğu kişi için "The Dark Knight"ın giriş sahnesindeki soygun efsane olsa da kişisel olarak bir sonraki filmin giriş sahnesini çok çok ve çok başarılı buldum. Etkileyici giriş yapmada en etkili birkaç isimden biri olan Cristopher Nolan'ın bu ihtişamlı sahnesini hatırlamak için buyrun.


Reservoir Dogs

Filmin üzerinden yirmi yıldan fazla zamanın geçtiğine insan inanamıyor. Birçok en iyiler listesinde kendine yer bulan bu harika filmin giriş sahnesinde daha sonra yaşanacak büyük hesaplaşmaların öncesinde aksine sakin sakin yemek yiyen ve geyik yapan gangsterleri görüyoruz. Öyle dehşet adamların arasında oldukça ağzı bozuk ama bir o kadar da eğlenceli muhabbet dönüyor ki sadece yoğun testosteron düzeyinin sabit kaldığı halet-i ruhiyede hiçbir şekilde filmin devamına hazırlanamıyorsunuz. Öyle güzel öyle özgün. Ve devamında karakterlerin tanıtıldığı o meşhur yürüyüş sahnesi... Kim bilir yirmi yılda kaç filmde, dizide gönderme yapıldı? (Türkçe altyazılı)



(En iyi açılış sahnelerinin yine birbirinden subjektif ikinci kısmı çok çok yakında.)...

22 Kasım 2012 Perşembe

OYUNCULAR VE ŞARKILAR



Herkesçe kabul edilen bir gerçektir ki filmlerde müzik en çok kullanılan öğelerden biridir. Kimi filmlerde enstrümantal müzikler, kimilerinde profesyonel şarkıcılar tarafından seslendirilen şarkılar hayat bulur otuz beş milimetrelerde. Hatta müzik ve dans öyle bir iç içedir ki müzikal diye harika bir de tür oluşmuş ve seyirci tarafından da oldukça benimsenmiştir. Burada müzikal olmayan bazı filmlerde aktörler ve aktrisler tarafından verilen muhteşem performansları listelemeye çalıştım. 30-40 tane performans geldi hatırıma belki ama kişisel bir liste olarak seçtiğim on tanesi şöyle:

10. Johnny B. Goode – Michael J. Fox (Back to the Future)

Çocukluğumun en ateşli macerası Back to The Future filminin gerilim dolu sahnelerinin yerini tam da biraz olsun rahatlamaya bıraktığı anda gelen bu sahne ile içi kıpır kıpır olmayan yoktur herhalde. Chuck Berry’nin şarkıyı Marty McFly’dan çaldığı da gözlerden kaçmıyor. J





9. Can’t Take My Eyes of Off You – Heath Ledger (10 Things I Hate About You)

Sayıları çok da olmayan iyi bir gençlik filmi olarak 10 Things I Hate About You her ne kadar klişelerle ilerleyen bir film olsa da okul bandosunu ayartıp bir kıza stadyumda şarkı söyleme fikrinin güzel sinemasal bir lezzet taşıdığını düşünüyorum. Toprağı bol olası Heath Ledger’ın sesi pek ahım şahım olmasa da şarkının harikalığıyla bu ergen kaçamağı muhteşem coşkular yaşatıyor.





8. Let’s Get It On - Jack Black (High Fidelity)

Müzik konulu muhteşem filmlerden biridir High Fidelity. Filmin komedi dinamiği Jack Black kendisinden hiç de beklenmeyecek bir performansla Marvin Gaye’in bu şarkısını öyle de bir taçlandırmıştır ki sahne filmi tekrar tekrar izleme sebeplerinden biri olmuş çıkmıştır.





7. Weep You No More Sad Fountains -  Kate Winslet (Sense And Sensibility)

Jane Austen’in henüz yirmili yaşlarda yazdığı romanından Emma Thompson tarafından uyarlanan harikulade bir İngiliz dönem filmi Sense and Sensibility filminin içindeki, klasik beyefendi tavrına paralel bir şiirin Sir Patrick Boyle bestesiyle çılgın bir sinerji oluşturan şarkısını, bir aktristen beklenmeyecek yetkinlikte icra eden Kate Winslet daha ilk dinlediğim gençlik yıllarımda bile beni kalbimden vurmayı başarmıştı.





6. New York New York – Carey Mulligan (Shame)

Bir parça zor filmlerden biri olan kaliteli yapım Shame’in içinde seyirciyi sahneye çivileyen derin duygusal anlar yaşatan öyle bir performans var ki... Hafif meşrep kız kardeş rolüyle, kısa sarı saçlarıyla, o büyüleyici sesiyle Carey Mulligan’ıne öldürücü cool-jazz "new york, new york" yorumu kalp acılarına yol açarken bir o kadar da baştan çıkarıcı...






5. Puttin’ On The Ritz – Gene Wilder (Young Frankenstein)

Sinema tarihinin en iyi Frankenstein uyarlamalarından (türevlerinden mi desek acaba) birisi de hiç şüphesiz Mel Brooks’un 1974 tarihli Young Frankenstein’ıdır. Yine çocukluğumuzun bizi pek mutlu eden kahramanlarından Gene Wilder’ın şirin performansıyla canavarıyla birlikte ortaya koyduğu müzikal olmamasına rağmen birçok müzikal tap dance’lere taş çıkaracak sahnedeki Puttin’ in the Ritz icrası bu listeye girmeyi hak edecek güzellikte…





4. Pour Some Sugar on Me– Tom Cruise (Rock of Ages)

Dev gibi kadrosuna rağmen listede açıkçası beğenmediğim tek film olma özelliği taşıyan daha tazeliğini koruyan film “Rock of Ages”teki Tom Cruise performansıyla bir an neler oluyor diye fena bir şekilde şoka uğradığımı itiraf etmeliyim. İngiliz Hard Rock grubu Def Leppard’ın kemiklerini sızlatmasını beklediğim halde bilakis resmen iyi bir kopyasını oyunculuk yeteneğiyle birleştiren Cruise’u sahnedekilerle  birlikte ben de alkışladım. Sonradan öğrendim ki aylarca müzik ve beden eğitimi dersine çok çok sıkı çalışmış.





3. I am a Man Of a Constant Sorrow – George Clooney (O Brother Where Art Thou)

Konuya dair cehaletim baki olmasından dolayı müzikten anlayanlar kızmasın ama başıma bir iş gelmeyecekse dinlediğim en iyi country şarkının Coen kardeşlerin bu en coen filminde yer almakta olduğunu söylemek istiyorum… George Clooney’nin vokalistleri John Turturro ve Tim Blake Nelson ile hazırladıkları harika bir kurgusal albümün en hit şarkısı en güzel performansını can sıkıntılı vakitlerde bir parça teneffüs adına inanın arada bir açıp dinliyorum. Harikulade…

 Bu arada Türkçeye çevirdiğiniz anda bir Emrah bir Hakan Taşıyan bir Müslüm Gürses güftesi çıkıveriyor ortaya J





2. Sway – Jennifer Connelly (Dark City)

Belki fazlasıyla kişisel bir seçim evet ama Dark City’yi izlerken ergen kafa ile bu sahneye bir süre aşık olmuştum. Jenniffer Connelly zarif elbisesiyle çok sınırlı ve yumuşak vücut hareketlerini kullanarak fazlasıyla şuh bir bakışla insanın içini eritmek suretiyle söylerken sahne de uzun dönem hafıza kayıtlarına resmen kazınıyor. Orijinalinde Anita Kelsey’nin dublajı yerine filmin “director’s cut” versiyonunda mutlaka Connelly’nin kendi sesinden dinlenmeli.





1. Moon River – Audrey Hepburn (Breakfast At Tiffanny’s)

Bu kadar basit görünen ama insanın yüreğine ılık ılık akıp tamamen kazınan, zaten bir ikon olan Audrey Hepburn’ü tam bir Audrey Hepburn yapan harikulade şarkı. En taş kalpleri bile  yumuşatabilen, zorunlu duygusallığa neden olan görkemli bir performans. Unutulmaz bestekâr Henry Mancini’nin bu film için hususiyetle editlediği notalarla yazılmış bu şiir harflerle hayat bulan birçok manzum eserden kat kat güzel…